İslâm Akidesi
İslâm akidesi, ALLAH’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, "Kaza ve Kader"in hayrının ve şerrinin ALLAH’tan geldiğine iman etmektir. İman ise, vakıaya uygun, delile dayalı kesin tasdik demektir. Zira tasdik, delilsiz olursa iman olmaz. Delilden kaynaklanmadıkça kesin tasdik gerçekleşmez. Eğer delil olmazsa kesinlik de olmaz. Böyle bir durumda ise sadece bir haber doğrulanmış olur ki bu, iman sayılmaz. Tasdiğin kesinlik kazanabilmesi yani iman haline gelebilmesi için elbette bir delile dayanması gerekir. Bu nedenle iman edilmesi istenen her şeyin tasdik edilerek iman haline gelebilmesi için delilin varlığı zorunludur. Doğru olup olmadığına bakılmaksızın imanın oluşumunda temel şart delilin varlığıdır.
Delil ise ya akli olur, ya da nakli olur. Delilin akli veya nakli olup olmadığını, kendisine iman edilmesi istenen konunun vakıası belirlemektedir. Eğer konu, duyu organları ile idrak edilerek hissedilen bir vakıa ise onun delili kesinlikle nakli değil aklidir. Duyu organları ile idrak edilemeyen bir konunun delili ise naklidir. Nakli delilin bizzat kendisini duyu organları hissediyorsa, yani delil özelliğini kazanması hissin algılama alanında bulunmasından alıyorsa, varlığı akli delile dayalı ve iman etmeye elverişli nakli bir delil sayılması gerekir.
İslâm akidesinin iman edilmesini istediği şeyleri inceleyen kimse, ALLAH’a imanın delilinin akli olduğunu görür. Çünkü ALLAH’a iman konusu duyularla algılanır ve duyular var olan şeylerin hepsini yaratanın var olduğunu hisleriyle idrak eder. Oysa meleklere imanın delili naklidir. Çünkü meleklerin varlığını duyular idrak etmez. Zira melekler, gerek zatıyla gerekse de ona dalalet edecek bir şeyle idrak alanının dışındadırlar.
Kitaplara iman etmeye gelince, iman edilmesi istenen kitap, Kur’an ise onun delili aklidir. Çünkü Kur’an, duyularla algılanabilmektedir. Mucizeliği de asırlar boyu duyularla idrak edilegelmiştir. Fakat iman edilmesi istenen kitaplar, Kur’an’ın dışındaki Tevrat, İncil ve Zebur gibi, nakli delile dayanan kitaplar ise durum farklıdır. Çünkü bu kitapların ALLAH’tan geldiği her asırda idrak edilmemiştir. Sadece o kitapları getiren peygamberlerin döneminde ALLAH’tan geldiği, peygamberlere verilen mucizelerle idrak edilebilmiştir. Nitekim bu mucizeler kendilerine gelen peygamberlerin vakitlerinin bitmesiyle sona ermiştir. Dolayısıyla peygamberlerle birlikte yaşayanlardan sonra gelenler tarafından idrak edilemeyip, bu kitapların ALLAH tarafından gönderildiği ve peygamberlere indirildiğine dair haberlerin nakli ile bilinmektedir. Bu kitapların her asırda ALLAH’ın kelamı olduğunu aklen idrak etmemize imkân verecek mucizeleri hissen idrak edemediğimizden dolayı delil, akli değil naklidir.
Bütün peygamberlere iman için de aynı şey söz konusudur. Muhammed (s.a.v.)’in bir şey ile geldiğini yani Kur’an ile geldiğini idrak edebileceğimiz için Muhammed (s.a.v.)’in ALLAH’ın Rasülü olduğunun delili aklidir. Her asırda ve her nesilde bu böyledir. Fakat diğer peygamberlerin, peygamberliğine imanın delili naklidir. Çünkü peygamberlerin peygamber olduğunun delili ALLAH tarafından onlara verilen mucizelerdir. Bu mucizeleri ise zamanlarının dışındakiler idrak edeme-mektedirler. Onlardan sonra şu ana kadar gelenler ve kıyamete kadar gelecek olanlar da diğer peygamberlerin mucizelerini hissedemezler. Onların peygamberlikleri hissedilen bir delille sabit değildir. Dolayısıyla peygamber olduklarının delili akli değil naklidir. Fakat efendimiz Muhammed (s.a.v.)'in peygamberliğinin mucizesi halen daha hissedilebilen Kur’an’dır. Dolayısıyla peygamberliğinin delili aklidir.
Kıyamet gününe imanın delili ise naklidir. Çünkü kıyamet günü hissedilememektedir. Onun varlığına delalet eden hissedilebilecek bir şey de yoktur. Akli bir delil bulunmadığı için de kıyamet gününün delili naklidir.
"Kaza ve Kader"in delili ise aklidir. Çünkü kaza, insanın kendisinden kaynaklanan veya cebren insan üzerinde gerçekleşen insanın fiilidir. Bu ise hislerle idrak edilebilen hissedilebilen bir şey olup delili de aklidir. Kader ise insanın ortaya çıkardığı, ateşin yakması, bıçağın kesmesi gibi eşyada bulunan özelliklerdir. Bu özellikler ise duyuların idrak edebildiği hissedilebilir şeylerdir.
inşaAllahû Teâla her birisinin delillerini ayrı ayrı ele almaya çalışacam bir sonraki yazılar da..