ŞEHADET BİR ÇAĞRIDIR, TÜM NESİLLERE VE ÇAĞLARA...
Rahman ve Rahim olan, dostlarına acıyan, düşmanlarını kahreden ALLAH'a Hamd olsun...
O'nun sevgili Rasulü, sevginin baş öğretmeni, "Yaşayarak Şehid olmak nedir ?" bize öğreten, ALLAH'ın Rasul'üne ve onun izinde yürüyen, ilay-ı Kelimetullah davasının yücelmesi için mücadele eden, aziz varlıklarını Rablerine sunan, insanlık tarihinde bir daha eşine rastlanamayacak derecede zulüm ve işkencelere maruz kalmış tğm gönül erlerine Selam olsun...
'Şehadet' kelimesi, Kur'an'da örnek olma, model olma, şahid olma, tanık olma manalarında kullanılır. İslam'a girmenin ilk adımı olan Kelime-i Şehadetle, ALLAH yolunda Şehid olma arasında büyük bir benzerlik vardır. Bu iki kelime grubu, yani Kelime-i Şehadet ve Şehid olma terkipleri aslında birbirini tamamlayan iki unsurdur. Kelime-i Şehadetteki << Eşhedü>> kelimesi "şahitlik ederim" demektir. Bir insanın bir şeye şahitlik etmesi tüm duyu organlarının olaya tanıklık etmesidir. ALLAH'tan başka ilah olmadığına şahitliği ifade eden Kelime-i Şehadetle, canın feda edilmesiyle kazanılan şehadet arasında fark yoktur. Şehadet, ALLAH'ı tanımanın fiiliyata dökülmüş halidir. Örnek olarak şu Ayeti Kerimeye bakıldığında izah etmeye çalıştığımız durum daha iyi anlaşılacaktır.
<< Böylece biz sizi insanlara şahidler (şüheda) olmanız için vasat bir ümmet kıldık. Peygamber de üzerinize bir şahid olsun. (Bakara-143)
Öyle bir Ümmet ki; ne yahudiler gibi dininizi törenselleştireceksiniz, ne ruhsuzlaştıracaksınız ve ne de ahlaksızlaştıracaksınız. Ne de hristiyanlar gibi vicdanileştireceksiniz, vicdanlara hapsedeceksiniz , laikleştireceksiniz... Siz vasat bir Ümmet olacaksınız. Sizler Sırat-ı Müstakim'in ne sağından ne de solundan asla sapmayacaksınız . << Sizi işte böyle dengeli , vasat bir ümmet kıldık. >> Sizi (21. yüzyılın Müslümanlarını) insanlara Şuheda olması için , insanlara örnek olması için , insanlığa model olması için orta bir Ümmet kıldık. Model olabiliyor muyuz ? Örnek olabiliyor muyuz ? Eğer model olamıyorsak Şehid de olamıyoruz demektir, olamayacağız demektir. Çünkü Şehidlik ancak model olmakla mümkündür. Örnek mi istiyorsunuz ? Buyrun 80 yıldır müstesnalar hariç ALLAH, içinde bulunduğumuz coğrafyadan Şahid kabul etmiyor. Fıkıhta bir kaide var , kulağı kuyruğu kesik olan hayvanlar şer'an kurban olamazlar, kurbanlıkları caiz değildir . Kurbanlık hayvanın organları tam olmalıdır . ALLAH (c.c.) 80 yıldır bu coğrafyadan kurban kabul etmiyorsa bizim imanımızın kulağı, kuyruğu eksik demektir. Şehid kellesini koltuğunda taşıyan değil , kellesini olması gereken yerde , yani iki omuzunun üzerinde taşıyandır . Ölmeden önce yaşamayı bilendir. Oysa görüyoruz ki, bugün'Yaşayan Şehid' olmak , 'Ölen Şehid' olmaktan bin kat daha zor. Görüyoruz ki, imanımızı , hayatımızı, duygu ve düşüncelerimizi her türlü teknolojik imkanları kullanarak tahrip etmek istiyorlar. Görüyoruz ki, bizleri daha yaşarken öldürmek istiyorlar . Şu caddelerdeki insanlar gibi bizleri de içlerine sindirmek , yaşayan sürüngenler haline getirmek istiyorlar . Çünkü İslam düşmanları için en büyük korku bizlerin 'Yaşayan Şehidler' olmamızdır. Öyle bir hayat yaşamalıyız ki, En-am 162'deki ilahi öğretiye ters düşmeyen bir hayat sürmeliyiz;
<< Deki benim namazım , ibadetlerim , hayatım ve ölümüm Alemlerin Rabbi olan ALLAH içindir. >>
Öyle bir hayat ki, hayatınızı, orucunuzu , namazınızı ALLAH'a şahid göstereceksiniz. Ve sonunda fırsatını bulduğunuz yerde canınızı şahid göstererek O'na kavuşacaksınız. O günde insanların ağızlarına bant çekeriz . Onların elleri ve ayakları şahidlik edecek .
Elleriniz Şehid olduğunuza Şehadet edecek.
Ayaklarınız Şehid olduğunuza Şehadet edecek.
Gözleriniz Şehid olduğunuzaŞehadet edecek.
Yüzleriniz Şehid olduğunuza Şehadet edecek.
Sözleriniz Şehid olduğunuza Şehadet edecek.
Paranız, malınız-mülkünüz Şehid olduğunuza Şehadet edecek.
Yani tüm organlarınız ve sahip olduğunuz malınız-mülkünüz sizden önce ayağa kalkacak ve Şahidlik edecek. "Ya Rabbi ! Bu Şehid olarak yaşadı , Şehid olarak karşına geldi." İşte bu kurtuluşun adı... Bunun için 3 damlayı unutmayacağız . Birini birinden ayırırsak diğerinin hükmü kalmaz . Unutmayalım; Gözyaşı , ter ve kan... Üçünü birden dökeceğiz. Çok çalışacağız . ALLAH yatan Müslüman'a vermez , çalışan kafire verir . Çünkü böyle söylüyor << İnsan için yalnız çalıştığı kadarı vardır.>> Ter dökeceğiz, çalışmaktan başka çaremiz yok . ALLAH için, ALLAH uğruna hayatımızı adayacağız. Tıpkı Meryem'in annesi gibi... Ne demişti Hz. Meryem'in annesi : "Ya Rabbi ! Şu karnımdaki doğmamış bebeği sana adadım . Adayacak başka bir şeyim yok . Ya Rabbi ! Senin gibi bir güzele varlığımın en güzelini adamak istiyorum . Başka bir şey bulamadım. Ya Rabbi ! Onun için bunu benden kabul et." Böyle adayacağız. ALLAH yolunda adanmış insana bakıyor çalışmalar. Eğer İslam için olan çalışmaları günlük işlerimizden arta kalan zamana sıkıştırıyorsak bu gayretten başarı beklemeye hakkımız yoktur. Ter dökeceğiz . Döktüğümüz ter oranında ALLAH bize başarı verecek . Geceleri de gündüzleri döktüğümüz terden başka göz yaşı dökeceğiz .
Müslümanların şu üzerindeki ölü toprağının kalkması için ağlayacağız.
Kadınlarımızın mahremiyetleri için ağlayacağız.
Çalınan haklarımız için ağlayacağız.
Öldürülen çocuklarımız için ağlayacağız.
Yakılan ve yıkılan evlerimiz için ağlayacağız.
Bombardıman edilen yüreklerimiz için ağlayacağız.
Tuğyan ve İsyan seline tutulan zayıf, aciz ve mahsun coğrafyamız için ağlayacağız.
Can korkusuyla evini, yurdunu terk edip dondurucu soğuklarda -40 derecede çadır hayatı yaşayan anneler, yavrular için ağlayacağız.
Muhammed'in (a.s) mirası ve boynu bükük Kur'an için ağlayacağız.
ALLAH'ın yetim kalmış dini için ağlayacağız.
<< Eğer benim bildiklerimi bilseniz az güler , çok ağlardınız >> diyen Peygamberi işte o zaman anlayacağız. Ağlayamayanlar onu anlayamazlar.
Mekke'ye bir bakalım. Onun için 13 yıl göz yaşı döktüler, ter döktüler ve onun eksik kalan yerini kanla tamamladılar . Bu üç damla birleşince ne oldu biliyor musunuz ? Değdiği yeri yaktı, küfrü yıktı ve İslam'ın Güneşi yeniden doğdu . Tüm Peygamberlerin mesajı zuhur etti . Son Peygamberin yetiştirdiği 'iki ayaklı Şehidler' eliyle yeniden yeryüzünü aydınlattı.
Şu karanlık çağda ( 21 y.y) bizler de yeryüzünü yeniden aydınlatmak istiyorsak, bizden öncekiler ne yaptıysa bizler de aynısı yaparak felah bulacağız . Bunun başka alternatifi, çıkar yolu yok.
Kur'an'daki kıssalar arasında şöyle bir gezinti yapalım . Hz. Musa (a.s) ALLAH (c.c) tarafından , evrensel küfrün o günkü temsilcisi olan Firavun'u İslam'a davet için gönderildi . Musa kardeşi Harun ile beraber Firavun'a geldiğinde ; Firavun : "Delilini göster" dedi . "Sen Peygamber misin, delilini göster ki inanayım." Böyle diyeceğini bilen ALLAH (c.c) Musa'nın eline iki belge vermişti. Asa ve Yedi Beyza . Yedi Beyzayı Firavun'a gösterince bu sefer tüm çağlar boyunca kafirlerin sahip olduğu mantığın temsilcisi olarak yine de inanmadı . Zira niyeti inanmak değildi. "Bu sihirbazdır" dedi . "Bana ülkenin en yetenekli sihirbazlarını toplayın" dedi . Sihirbazlar toplandılar . Getirdiler ve bir meydana kurdular tezgahlarını . Mısır halkını da topladılar etraflarına . Firavun "Şimdi görürsünüz" dercesine kafasını sallıyordu . Ellerindeki sihirlerini attılar . Ve bildiğiniz gibi Musa'nın (a.s) asası onların sihirlerini yok etti . Mucize yine teknolojiye galip gelmişti . Firavun buna da dayanamadı . Ama o an bir şey oldu . Öyle bir hadise oldu ki, Mısır ülkesinde, eğer Musa gibi 50 tane Peygamber gönderilse belki bu kadar etkili olmazdı . Sihirbazlar secdeye kapanıverdiler, pazarlık etmediler. "Ya Musa biz senin Rabbine İman edersek bize ne var ?" ya da "Bizi kurtarır mısın ?" veya "Ya Musa ! elinde bu kadar güç var, hadi bizi kurtar da biz de senin Rabbine İman edelim" demediler. İşte hakiki iman budur, pazarlıksız iman... Pazarlıksız imana ulaşmadan Şehadet'e ulaşamayacağız . Evet, bunu demediler . Ya ne yaptılar ? Yere kapandılar . "Alemlerin Rabbi olan ALLAH'a iman ettik . Musa'nın ve Harun'un Rabbine" dediler. Peki Firavun ne yaptı ? Tüm Firavunların yaptığını yaptı . Müşriklerin, tağutların, kafirlerin tarih boyunca İslam'ın sadık yiğitlerine yaptığını yaptı . Sordu : "Benden izin almadan mı iman ettiniz ?" Aynen bugünkü Firavunlar gibi . Diyorlar ki, "Bizim izin verdiğimiz kadar iman edeceksiniz . Eğer bizim izin verdiğimizden fazla iman ederseniz, gerici, yobaz, örümcek kafalı olursunuz . Aşırı Dinci olursunuz. Bizim izin verdiğimiz kadar iman ederseniz, işte o zaman biz size dokunmayız."
Bakınız yeryüzüne ! Yeni Dünya düzeninin son hedefisiniz siz ! Yeni dünya düzeni sizi hedef aldı artık . Yeryüzündeki o ezeli mücadelede isteseniz de istemeseniz de hedef oldunuz . Kavgadan kaçamazsınız . Görüyorsunuz FİLİSTİN'de akan kan bizim kanımız . Irak'ta akan kan bizim kanımız . Çeçenistan'da akan kan bizim kanımız. Görüyorsunuz, yıllardır sindirdiler yaktılar, yıktılar ama yine de geriye kalan bir nüve vardı , bir kıvılcım... Onu da yok edebilmek için var güçleri ile saldırdılar . "Siz neyinize güveniyorsunuz ? Siz yeni dünya düzeninin hedefisiniz." Bugünün Filistin'i, Irak'ı, Çeçenistan'ı... Yaşadığımız coğrafyada yapılanlarla , O günün Firavun'unun sihirbazlara yaptığı arasında bir fark yok .
''Benden izin almadan iman ettiniz ha !"
Kefereye bak kefereye ! İman etmek için izin alacakmışız . Bugünkülerin de mantığı aynı . "Bizim izin verdiğimiz kadar Müslüman olacaksınız" diyorlar. "Eğer izin verdiğimizden fazla iman ederseniz , o fazlalığı keseriz ."
'' Andolsun sizin ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim, topunuzu asacağım."
Evet, tehdit bu ! Peki, o anda pazarlıksız Müslüman olan sihirbazlar ne dediler ? Bu günkülerin yaptığı gibi : "Arkadaş, biz buraya kadar Müslümanız" mı dediler . Yahut "İşin ucunda ölüm varsa biz bu işte yokuz" mu dediler, "Ayrılık varsa biz bu işte yokuz" mu dediler ? "Şartlar değişti, sen hala değişmedin" mi dediler ? HAYIR ! Öyle demediler . Peki ne dediler ? "Biz zaten Rabbimize dönmeyecek miydik..." Ve ellerini kaldırıp dua ettiler :
'' Ey Rabbimiz üzerimize gökten sabır yağdır . Ayaklarımızı imanda sabit kıl . Kafirlere karşı bizi başarılı kıl .''
Ve günün başında Müslüman olan o tazecik Müslümanlar günün sonunda ŞEHİD oldular. Duruma seyirci olanların büyük çoğunluğu da onların Rabb'ine iman ettiler. ŞEHİDLİK budur işte ! Ve işte Şehidler bu yüzden ölmezler ! Çünkü Şehadet en büyük aşkıdır onların Ve Şehadet, mutluluğun öbür adı olan makamdır . İslam'ı insana ulaştırmak için , insanla İslam arasındaki engelleri devirmek için hayatını feda edendir ŞEHİD . Bugün bizler, 21. yüzyılın Müslümanları, İslam'ı henüz yüreğimize , evimize, hayatımıza taşıyamadıysak, hala evimizi ve kendimizi İslam'ın evi haline getiremediysek, işgale uğrayan bu coğrafyayı nasıl İSLAM edeceğiz ? Sözlerim bu noktaya gelmişken, içinde yaşadığımız yüzyılda 'Kalem sahibi' kimseler çok büyük işler yapabilirler . Ancak fikirlerinin yaşaması pahasına kendilerini feda etmeleri şartı ile... Hak bildikleri şeyin Hak olduğunu gevşeklik göstermeden söyleyip , gerekirse bu uğurda başlarını vermeleri şartı ile... "Biz, fikir ve sözlerimiz uğruna ölsek de o fikir ve sözler Ruhlu bir vücut olarak kalacak ya da onları kanlarımızla sulayıp canlılar , ruhlular arasında yaşatacağız." diyen Şehid Seyyid KUTUP'ları, ''Ey İslam davetçileri ; ölüm tutkunu olunuz ki, size hayat bağışlansın... Okuduğunuz kitaplar , devam ettiğiniz nafileler sakın sizi aldatmasın '' diyen Şehid Abdullah AZZAM'ları, ' Benim kanım , Nasır ve arkadaşlarına lanet edecektir . Benim için yatağında ölmekle, düşman elinde esir olarak ölmek arasında hiçbir fark yoktur '' diyerek kafirlere en büyük dersi veren Şehid Abdulkadir UDEH'leri ve kendi coğrafyamızdan olan ''Anneciğim, şu an kabristandan geliyorum , bu yaptığım şeyi 6 aydır sürekli yapıyorum . Çünkü içimdeki ölüm korkusunu yenebilmekti amacım . Gördüm ki, hakimi, doktoru, avukatı, zengini, fakiri hepsi bir arada ses çıkarmamacasına yatıyorlar. ALLAH'a şükür ölüm korkusunu yendim" diyen Şehid Bilal YALDIZCI'ları, '' Şehadet bir çağrıdır tüm nesillere ve çağlara ..." diyerek 20. yüzyılda coğrafyamızda sindirilmeye çalışılmış Müslümanların, yeniden dirilişe geçmesi için canını feda eden Şehid Metin YÜKSEL'leri ve daha nicelerini Rahmetle anıyor ve onları tenzih ediyorum.
Sözlerim önce kendimin, sonrasında ise bugün Müslüman kimliğine büründüğü halde hala 'Yaşayan Şehid' olma noktasında sahih bir örneklik teşkil edemeyen kardeşlerimin, bu kutlu yolda, dostça eleştirerek üstlenmeleri gereken vazifeye dört elle sarılmalarına vesile olabilmek içindir. Bu nedenle bizlerin öncelikle liyakatli ve 'Emin'lik sıfatına haiz olmamız lazım. Rasûlullah(s.a.v)'ın (s.a) bırakınız Müslümanları , düşmanları tarafından dahi eminliği ispatlanmıştı . Bugünküler ise kardeşleri tarafından dahi güvenilir kabul edilmenin çok uzağındalar. Bu halimizle Rabbimiz, insanlığın emanetini bizlere vermeyecektir.
Rabbimiz bizi "İçinizde hayra çağıran , iyiliği emredip kötülükten alı koyan bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler bunlardır" dediği insanlar zümresinden eylesin .
ALLAH'tan bizleri ''Hayat iman ve cihad'tır'' düsturu ile hareket eden ve nihai anlamda hakka şahidlik eden Şehidler zümresinden eylemesini niyaz ederek Şehid Ali ŞERİATİ'nin şu sözleri ile yazımızı noktalayalım :
''Bütün çağlarda inançlı kimseler güçlerini yitirdiklerinde yücelik içerisinde yaşamalarını Cihad'la güvence altına alırlar . Güçsüz düşüp bütün savaşım imkanlarının ellerinden alındığı dönemlerde ise hayat, hareket, inanç, yücelik, gelecek ve gelişimlerini Şehadet ile güvence altına alırlar .''
Çünkü Şehadet bir çağrıdır tüm nesillere ve çağlara
Güç yetiriyorsan öldür, güç yetiremiyorsan öl !
Ama zillete asla boyun eğme , tıpkı Hz. Hüseyin gibi ...
RABBİM, İNŞAALLAH ŞU ÜZERİMİZDEKİ ÖLÜ TOPRAĞINI KALDIRIR VE RUHEN TEKRAR DİRİLMEMİZE OLANAK SAĞLAR .
V'es-selam...
Mehmet AKBAŞ
Kaynakça :
ŞEHİD Seyyid KUTUP ( Fİ ZİLAL'İL-KURAN )
ŞEHİD Ali ŞERİATİ ( ŞEHİD)
Kuran Meali