Sevda Yolu
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Sevda Yolu

لا إله إلا الله محمد رسول الله
 
AnasayfaAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 GARİPLERE MÜJDELER OLSUN, ONLAR İNSANLARIN İFSAT ETTİĞİNİ ISLAH EDERLER.

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
hayri mazlum

hayri mazlum


Mesaj Sayısı : 42
Kayıt tarihi : 24/02/08

GARİPLERE MÜJDELER OLSUN, ONLAR İNSANLARIN İFSAT ETTİĞİNİ ISLAH EDERLER. Empty
MesajKonu: GARİPLERE MÜJDELER OLSUN, ONLAR İNSANLARIN İFSAT ETTİĞİNİ ISLAH EDERLER.   GARİPLERE MÜJDELER OLSUN, ONLAR İNSANLARIN İFSAT ETTİĞİNİ ISLAH EDERLER. Icon_minitime26th Mart 2008, 20:50

Müslim Ebû Hurayra (ra)'dan Rasûlullâh (sav)'in şöyle buyurduklarını rivâyet etti:

''İslâm garip başladı, garip olarak tekrar geri dönecektir. Gariplere müjdeler olsun!''

Garipler; kabilelerin gurbetçileridir. Ed-Dârimî, İbn-u Mâce, İbn-u Ebî Şeybe, El-Bezzâr, Ebû Ya'la ve Ahmed adamları sikâ olan bir isnadla -lafız da onundur '' Abdullâh İbn-u Mes'ûd (ra)'dan Rasûlullâh (sav)'in şöyle buyurduklarını rivâyet etmişlerdir:

''İslâm garip başladı, başladığı gibi tekrar garip olarak geri dönecektir. Gariplere müjdeler olsun! ''Garipler kimdir? diye soruldu. Oda: ''Kabîlelerin gurbetçileridir.'' Cevabını verdi. Lisân'da: '' Kabîlelerin nüzzâ'ları; kendilerinden olmayan kabîlelere komşu olan kimseler, kabîlelerin garipleridir. Tekili: Nezî'i ve Nâzi'idır....O, ehlinden ve aşîretinden koparılmış yani uzaklaşmış, gaib olan kimsedir.'' Dedi.

O gurbetçi gariplerin bazı özellikleri ve onlar hakkında söylenenler:

İnsanlar İfsât Olduklarında Islah Ederler: Delili, Amr İbn-u Avf İbn-u Zeyd İbn-u Milha El-Müzennî'nin Rasûlullâh (sav)'in şöyle buyurdular dediği hadisidir:

"Bu din Hicaz'a çekilecek. Tıpkı yılanın deliğine çekildiği gibi. Yaban keçisinin dağın tepesine sığınması gibi, din de Hicaz'a sığınacaktır. Bu din garip olarak başladı, tekrar garipliğe dönecektir. Gariplere ne mutlu. O garipler ki, benden sonra insanların sünnetimden bozdukları şeyi ıslah edecektir." (Ebû Îsâ, bu hasen hadistir dedi)
Garipler, sahâbeler değildir. Çünkü onlar, insanlar Muhammed (sav)'in yaşam metodunu ifsat ettikten sonra geleceklerdir. Sahâbe (Allah onlardan razı olsun) onu ifsat etmemiş, o da onların zamanında ifsat olmamıştı. Delili, Sehl İbn-u Sa'd Es-Sâadî (ra) Rasûlullâh (sav)'in şöyle buyurdular dediği hadisidir:

''İslâm garip başladı, tekrar garip olarak geri dönecektir. Gariplere ne mutlu. (Ashâb): '' Yâ Rasûlullâh! Garipler de kimdir?'' diye sordu. '' Onlar, insanlar ifsat olduklarında ıslah eden kimselerdir.'' Buyurdu. (Bu, Et-Tabarânî'nin El-Kebîr'de ve El-Evsat'taki rivâyetidir)
Es-Sağîr'da ise: ''İnsanlar ifsat oldukları zaman.' Diye geçmektedir. Zaman lafzı gelecek zaman için kullanılır. O halde bu hadiste fesâdın, sahâbenin asrından sonra olacağına delâlet vardır. Bu hadis hakkında, El-Heysemî şöyle dedi: '' Et-Tabarânî bunu üç kıtabında da rivâyet etti, Bekr İbn-u Süleym dışında ki o sikadır- adamları sahihin adamlarıdır.''
Azdırlar: Ahmed ve Et-Tabarânî Abdullâh İbn-u Amr'dan şöyle dediğini rivâyet ettiler:

''Ben, Rasûlullâh (sav)'in huzurunda iken güneş doğmuştu. Bunun üzerine o: ' Kıyâmet günü, nurları güneşin nuru gibi olan bir kavim gelecektir.' Buyurdu. Ebû Bekr: Onlar biz miyiz yâ Rasûlullâh Diye sordu. ''Hayır, sizin çok hayrınız var, velakin onlar yeryüzünün çeşitli bölgelerinden haşrolunan fakîr ve muhâcir kimselerdir.'' Buyurdu. Sonra da:''Gariplere müjdeler olsun, gariplere müjdeler olsun.'' Dedi. Gariplerde kimdir? Diye soruldu. Oda: ''İsyankârlarının, itâatkârlarından daha fazla olduğu çok kötü insanlar içerisinde yaşayan az ve sâlih bir insan topluluğudur.'' Buyurdu. ''(El-Heysemî, bunun El-Kebîr'de bir çok senedleri vardır, bunlardan birinin adamları sahihin adamlarıdır dedi)
Ben de derim ki: '' Şuna dikkat etmek gerekir; gurbetlik avantajı, sohbetlik avantajından daha efdal değildir. Bunun için gurbetçi garipler, sahâbelerden daha faziletli değildirler. Bazı sahâbeler, sohbetlik avantajı dışında kendine özgü üstünlükler, seçkinlikler ile temâyüz etmişlerdir. Halbuki bu, onları Ebû Bekr'den daha üstün kılmamamıştır. Üveys El-Karanî de (Veysel Karani) kendine özgü üstünlüğü ile temâyüz etmiştir. Her halükarda bu, onu- ki Tâbiîndir- sahâbeden daha efdal kılmamıştır.Dolayısıyla gurbetçi garipler de böyledir.''

Karışık, Değişik İnsanlardan Bir Grup: El-Hâkim, El-Müstedrek'te - Şeyhayn tahriç etmemiş ise de isnadı sahihtir dedi- İbn-u Ömer (Radiyallâhü anhümâ)'dan Rasûlullâh (sav)'in şöyle buyurduklarını tahriç etmiştir:

"Allah'ın öyle kulları vardır ki, Nebî ve şehit olmadıkları halde, Allah Azze ve Celle'ye olan yakınlıkları ve katındaki meclisleri sebebiyle Nebîler ve şehitler kıyâmet günü onlara gıpta ederler. Bunun üzerine bir Arâbi dizleri üzerine çöktü ve: ''Ey Allah'ın Rasûl'ü! Onları bize nitele, bildir.'' Dedi. Buyurdu ki: ''Allah için birbirleri ile dost olan, Allah için birbirlerini seven, kabîlelerin gurbetçilerinden oluşan değişik insanlar topluluğudur. Allah Azze ve Celle kıyâmet günü, onlar için nurdan (yapılmış) minberler koyar. İnsanlar korkarken, onlar korkmayacak, onlar Allah Azze ve Celle'nin dostlarıdırlar. Onlara korku yoktur; onlar üzülmeyecekler de" El-Lisân'da şöyle dedi: ''Efnâ karışık demektir. Tekili, Finvedir. Bu sıfat, Ahmed'deki Ebû Mâlik El-Eş'arî hadisinde şu lafızla mevcuttur: ''Onlar, karışık insanlar ve kabîlelerin gurbetçiler topluluğudur.'' Et-Tabarânî'nin El-Kebîr'inde ise: ''Değişik ülkelerden '' lafzıyla geçmektedir.



Allah'ın Rahmetinden Ötürü Birbirlerini Severler: Yani Muhammed (sav)'in şerîatı sayesinde, yani onların aralarını bağlayan bağ islâm ideolojisidir, başka hiç bir şey değil. Nesep veya akrabalık bağı, maslahat yahut dünyevî menfâat bağı gibi diğer herhangi bir bağ onların aralarını bağlamaz. Ebû Dâvud, adamları sikâ bir isnadla Ömer İbn-ul Hattâb (ra)'dan Nebî (sav)'in şöyle buyurduklarını tahriç etmiştir:

"Allah'ın kulları içerisinde öyle insanlar vardır ki, Nebî ve şehit olmadıkları halde, Allah katındaki mekanları sebebiyle, Nebîler ve şehitler kıyâmet günü onlara gıpta ederler." (Ashâb): "Ya Rasûlullâh! Onların kim olduğunu bize bildirir misin?" diye sordu. "Onlar, aralarında bir akrabalık bağı ve mal alış verişi olmadığı halde, yalnız Allah'ın rahmetinden ötürü birbirlerini seven topluluktur. Allah'a yemin ederim ki, onların yüzleri nurlarından ötürü pırıl pırıldır ve nurdan tahtlar üzerindedirler. İnsanlar korkarken onlar korkmayacak, insanlar üzülürken onlar kederlenmeyecektir.'' Buyurdu ve şu âyeti okudu (İyi biliniz ki, Allah dostlarına ne korku vardır ve ne de mahzun olacaklardır)
Bu sıfat, El-Hâkim'de daha önce geçen İbn-u Ömer hadisinde, şu lafızla varit olmuştur: '' Allah için birbirleri ile dost olurlar, Allah için birbirlerini severler.'' Ahmed'deki, Ebû Mâlik El-Eş'arî hadisinde ise, şu lafızla varit olmuştur: ''Onların aralarında yakın akrabalık bağı olmadığı halde, Allah için birbirlerini severler ve aynı safta yer alırlar. Et-Tabarânî'deki Ebû Mâlik hadisi ise, şu lafızla varit olmuştur.Onların aralarında Allah için birbirlerini ziyaret edecekleri akrabalık bağı ve birbirleri ile hediyeleşecekleri dünyalık bir şey olmadığı halde, sırf Allah Azze ve Celle'nin rahmetinden ötürü birbirlerini severler. Yine Et-Tabarânî'de, El-Heysemî'nin adamları güvenilirdir, El-Münzirî'nin de mukâribtir bir beis yoktur dedikleri bir isnadla rivâyet olunan Amr İbn-u Abese hadisinde, Rasûlullâh (sav) şöyle buyurduklarını işittim demiştir:

''Onlar, Allah'ın zikri üzerinde biraraya gelen, tıpkı hurma yiyen kimsenin, onun en güzellerini seçtiği gibi, kelamın en güzellerini seçen değişik kabîlelerin gurbetçilerinden oluşmuş bir cemâattir.'' Allah'ın zikri üzerinde biraraya gelmek, Allah'ın zikri için biraraya gelmekten farklıdır. Birincisinde, ister birarada otursunlar, isterse ayrı ayrı yerlerde otursunlar kendilerini bağlayan bir bağın varlığı söz konusudur. Oysa, zikir için biraraya gelmek, onun bitimiyle birlikte sona erer. Yine Et-Tabarânî'de, El-Heysemî ve El-Münzirî’nin hasenlediği bir isnadla Ebû Derdâ (ra)'dan Rasûlullâh (sav) şöyle buyurdukları rivâyet olunmuştur: ''Onlar, Allah için birbirlerini seven, değişik kabîlelerden ve değişik ülkelerden Allah'ın zikri üzerinde biraraya gelen kimselerdir.'' Yani aralarındaki bağ Allah'ın zikridir ki, buda daha önceki hadislerde varit olan Allah'ın rahmetidir.
Bu Mertebeye Şehit Olmadıkları Halde, Nâil Olurlar: Çünkü şehitler onlara gıpta ederler. Bu, onların Nebîlerden ve şehitlerden daha efdal olduğu anlamına gelmez. Tam aksine bu, kendisiyle temâyüz ettikleri bir avantajdır, üstünlüktür. Daha önce geçtiği gibi, bu onları daha efdal kılmaz. Et-Tabarânî, El-Kebîr'de El-Heysemî'nin hakkında hasen ve adamları güvenilir dediği bir isnadla Ebû Mâlik El-Eş'arî'den şöyle buyurduğunu tahriç etmiştir:

''Ben, Nebî (sav)'in huzurunda iken şu âyeti kerime (Ey iman edenler! Açıklanırsa, hoşunuza gitmeyecek olan şeyleri sormayınız) nâzil oldu ve biz hala soruyorduk. O zaman şöyle buyurdu: ''Allah'ın öyle kulları vardır ki, Nebî ve şehit olmadıkları halde, Allah Azze ve Celle'ye olan yakınlıkları ve katındaki makamları sebebiyle Nebîler ve şehitler kıyâmet günü onlara gıpta ederler.'' Kavmin bir kenarındaki Arâbî ayağa kalktı, sonra dizleri üzerine çöküp, ellerini serbest bıraktı, sonra da: Yâ Rasûlullâh! Onların kim olduğunu bize anlatırmısın? diye sordu. (Ebû Mâlik): Ben, Nebî (sav)'in yüzünün gülümsediğini gördüm dedi. Bunun üzerine Nebî (sav): ''Allah'ın kullarından öyle kullardır ki, değişik ülkelerden ve kabile akrabalıkları olan halkların değişik kabîlelerindendirler. Aralarında, ne Allah için birbirlerini ziyaret edecekleri akrabalık bağı ne de birbirleri ile hediyeleşecekleri dünyalık bir şey yoktur. Yalnız Allah Azze ve Celle'nin rahmetinden ötürü birbirlerini severler. Allah, onların yüzlerini nurlu kılacak ve Rahmân Te'âla'nın önünde onlara minberler konulacaktır. İnsanlar ürkerken onlar ürkmeyecek, insanlar korkarken onlar korkmayacaktır.'' Buyurdu. Bütün rivâyetler, bunlardan nübüvvet ve şehâdetin nefyedildiği üzerinde müttefikdirler. Ancak onlar, bu mertebeye bu sıfatlarla nâil olmaktadırlar.

İşte bunlar, onların bazı sıfatlarıdır. Allah indindeki mertebelerini ise, daha önceki hadisler beyan etmişti. Bir daha tekrar etmeye gerek yoktur. Onları, iyice düşünen, tefekkür eden kimse, Rahmân Te'âla'nın önündeki minberi kapmak için koşmaya layıktır. Umulur ki, Subhânehu onun gurbetliğine merhamet eder de, rağbetini tahakkuk ettirir.
Davamızın sonu, Alemlerin Rabbi olan Allah'a hamdetmektir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
GARİPLERE MÜJDELER OLSUN, ONLAR İNSANLARIN İFSAT ETTİĞİNİ ISLAH EDERLER.
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Sevda Yolu :: İlim Deryası :: HADİS-
Buraya geçin: