Unutmak ne vaki,
Seni ya Resul?
Özlemin hep bâki,
Hasretin hep özel,
En müstesne yerindesin yüreklerin,
Senin merteben katında,
Adı mı olurmuş yükseklerin.
Âlemlerin her sathında,
Güneş gibi sevgin,
Ve hep öyle kalacaksın yüreklerde,
Sen olacaksın hep en yükseklerde.
Hep sevilenlerin,
En biriciği olacaksın,
Öksüz kalan bunca müminleri,
Yine yanında bulacaksın.
Konuşulacaksın,
Anılacaksın,
Hem de öyle anmak ki,
Geliyorsun sanılacaksın.
Kahramanlık marşları gibi,
Salevatların ardı arkası,
Kesilmeyecek ey yüce Nebi!
Hem de hiç bir zaman...
Öyle tatlı ki, sana iman,
Çöllerde su içmek gibi,
Buzullarda güneşe,
Yürek açmak gibi...
Gittiğin yollardan geçtim.
Sen geçtin diye.
İçtiğin sulardan içtim,
Sen içtin diye.
Dolaştım adım adım,
Gittiğin her yerleri.
Bir muska gibi sakladım,
Bıraktığın değerleri.
Canlanır hayalin,
Coşarım sen gelmişsin gibi.
Sen güzelsin,
Seni özlemek güzel,
Sen özelsin,
Seni izlemek güzel.
Hatıraların capcanlı,
Sözlerin tesbih tesbih dillerde,
Sarı, kızıl, beyaz ve esmer tenli,
Sen varsın tüm gönüllerde.
Adımların taptaze, hâlâ yollarda,
Sen yürüdün diye silinmiyor izlerin.
Seni yaşamanın ihtişamı var çöllerde,
Topluyoruz hâlâ ektiğin umudu,
Bağrımızda taşırız hâlâ Uhud'u.
Geçtiğin dağların başları yüksekte,
Seni gölgeleyen bulut’u
Sarsamıyor hiç bir sekte.
Her şey sana sevinçli,
Sensizlikle kederli,
Mekke şanlı, Medine değerli,
Ne muhteşemdi sende sâye,
Sarmaş dolaşdı, muhacir ve yerli,
Yüreklerde aynı gâye.
İn, cin gidişine yanıyor,
Uykulara yatanlar,
Seni döndü sanıyor.
Rüyaların sultanı,
Hayellerin en güzel anısın.
Çok seviyorum tahiyyatı,
Çünkü seni selamlamak var.
Ve Allah ile irtibatı,
En güzel anlamak var.
Gidişin öyle hırpalıyorki bizi,
Fırtınalar gibi sarsıyor.
Kesilmiyor hamlelerin hızı,
İnanç pörsüyor, direnç pörsüyor.
Habeşistan da yok artık,
Nerelere gidelim?
Secdeler üzgün, kıyamlar bertik.
Kalkamıyor müminler ayağa,
Sanki üstler buzlarla örtük,
Geçilmiyor atağa,
Körler gibi bakılıyor uzağa,
Çaresizler inliyor darda,
Ümitler yaralı,
Ümitler hurda.
Kardeşlikler vurgun yemiş,
Sanki devirdiğin devir gelmiş.
”Biz” ölmüş, “ben” revaçta,
Seni göremiyor müminler(!) haccda,
Adlarımız:
Ali, Osman, Ömer, Bekir,
Lâkin, sahibini arıyor şükür,
Değerini arıyor zikir,
Yerini arıyor fikir.
Müslümanlık var,
Var olmasına var da,
Senin hemen ardında,
Saf olmalar nerde?
Herkesin rükusu ayrı,
Secde edenlerle secde nerde?
Herkesin imamı ayrı,
Minberi ayrı, mihrabı ayrı,
Kavmiyetcilik.. yine o belâ,
Türkü ayrı, arabı ayrı,
Hatta kıbleler belirsiz,
Herkesin yönü ayrı,
Bayramların bile günü ayrı.
Birlik çağrıları gelir güya!
Herkes kendi tevhidine dayanıyor,
Vahdetin bağrı yanıyor.
Nasihatlar, telkinler var tabi;
Var olmasna var da ey Nebi!
Bire bir ağzından dökülen,
İncileri yaşamanın yerini tutar mı?
Bir milyon söz olsa,
Biricik sözün eder mi?
Bunca bilginler bir yere gelse,
Ayağında bir tozun etmez.
Bunca lakırtılar bir olsa,
Bir nebzecik sözün etmez.
Makam, rütbe, mal, bilmem ney,
Yetişebilir mi senin makamına?
Yerini tutabilir mi hiç bir şey?
İşte bak Kusva,
Kalkamıyor kederinden,
Sarstı gidişin herkesi en derinden.
Ebu Bekir, kimi korusun mağarada?
Çoban, kime süt taşısın orada?
Sen yoksan,
Güvercin, kime yuva kursun?
Örümcek, kim için ağ örsün?
Süraka, kimin peşine düşsün?
Ali, kimin yerine yatsın?
Aişe, kimin elini tutsun?
Kusva şimdi,
Kimi taşısın sırtında?
Kimler asker olsun,
Şerefli, şanlı ordunda?
Medine de kimler beklesin seni,
Uhud'u, Hendek'i kimler kuşatsın?
İkrime'yle kim başetsin,
Hamza'nın başında kim ağlasın,
Kim ordunun gönlünü hoş etsin?
Vahşi'yi kim sana bağlasın,
Ve vahşi nasıl dolaşsın peşinde?
Sana dokunmayı beklerken,
Boğulmaz mı şimdi göz yaşında?
Kimden özür dilesin ya Resul,
Kimden bilinecek yol, yordam, usul?
Hizmetine yarışanlar,
Şimdi ne diye terlesin?
Darda kalan Zeyd,
Kime baş vursun?
Bilâl'e ezan emrini kim versin?
Of of..
Kafam zonkluyor,
Beynim duruyor.
Acılar,
Üstüme, üstüme yürüyor.
Sevgim miracda,
Sevincim dibe vuruyor,
Tutkularım seninle hacda.
Milyon gezi yapsam,
Bir hicret etmez,
Dünya' yı alsam,
Sevgin kadar ücret etmez.
Ne olurdu yanında olsaydım,
Ve ardında bir Cuma kılsaydım?
Hitabını dinleseydim,
Yüz yüze olsaydım seninle,
Diz dize olsaydım seninle.
Sesini duysaydım,
Yasını duymasaydım.
Tacına değseydim,
Acına değmeseydim.
Ah, ah...
Mahşerde görmek ümidi olmasa,
Dayanılır olurmuydu bu hasret?
Boğmazmıydı bir anda bu tasa,
Yağmazmıydı kahır, kesret kesret?
Ya Rab! Yaksanda kulunum,
Rahmetle baksan da kulunum.
Acizane duası şudur kulunun:
Ne olur yanında haşret beni,
Muhammed gibi ulunun.
Amin...