Ortadoğu her gün yeni gelişmelerle dünya siyasetine yön vermeye devam etmektedir. Çatışmalarla adını duyuran bölge, siyasi krizlerle de dünya siyasetinde birinci sıradan düşmemektedir. Bölgede bir taş yerinden oynasa dünyayı sallamakta, gözler bölgeden gelecek haberlere odaklanmaktadır.
Bizler de son günlerin krizi olan İran-İngiltere gerginliğine değinmek istiyoruz.
Bildiğiniz gibi ABD ve İngiltere’nin Irak işgali 4. yılını doldurdu. Bu süre zarfında bölgeye yerleşme planları yapan devletler çeşitli yollarla ayaklarını bölgeye atmış vaziyettedirler. Rusya’nın, Avrupa’nın hatta Çin’in bölge üzerinde az veya çok siyasi girişimlerinin olduğu muhakkaktır. Bunların hepsi de ayrı ayrı ele alınacak konulardır. Fakat biz ta baştan beri sürtüşme içerisinde olan ABD-İngiltere gerginliğine değinmek istiyoruz.
İşgalin başlangıcında İngiltere uyanıklık yaparak Basra körfezine oturdu. Orada ABD ve İngiltere askerleri arasında günlerce çatışmalar sürdü. Basına Basra’da direnişçilerin saldırısı ve direnişi diye verilen çatışmalar gerçekte iki müttefik (sözde) Amerika ve İngiltere arasında yaşanmıştı. Hatta o dönemler basına yanlışlıkla müttefikler birbirini vurdu gibi haberler düşmüştü.
“Basra'da ilerleyen İngiliz ve Amerikan tanklarının, düşünülenin aksine direnişle karşılaştıkları bildiriliyor.
-- 10 Amerikan deniz askerinin ölmesi, 14 tanesinin yaralanması ve iki İngiliz askerinin de dahil olduğu 14 askerin kaybolması müttefiklerin savaş planlarında aksamalara neden oluyor.
-- ABD ile müttefik güçleri Bağdat yolunda beklenmedik direnişle karşılaştılar. ABD füzesi yanlışlıkla İngiliz savaş uçağını vurdu. Iraklılar, öldürülen Amerikan askerlerinin resimlerini televizyonda gösteriyorlar.”
(byegm.gov.tr/YAYINLARIMIZ/disbasinbaslik/2003/03/24x03x03.htm)
Basra’yı denetimi altına alan İngilizleri her ne kadar Amerikalılar çıkartmak istedilerse de bunda başarılı olamadılar. Böylece İngilizler petrol geçidinin üzerine oturmuş oldu. Bunun yanında körfez ülkelerindeki petrol şirketlerinin birçoğu İngiliz petrol şirketlerinin elindedir.
Körfez krizine gelince; Amerika körfeze savaş gemilerini yeniden göndermeye başladı.
Amerika'nın Irak ve Afganistan'daki operasyonlarına destek olma" amacıyla bölgeye gönderildiği açıklanan USS Nimitz uçak gemisinin bölgeye gitmesi, İngiliz askerlerinin esir alınmasıyla başlayan gerilime yeni bir aşama kattı.
USS Nimitz uçak gemisi ve beraberindeki gadamla füze taşıyan gemilerinin USS Dwight D. Eisenhower uçak gemisinin yerini alacağı bildirildi.
Stennis ve Eisenhower uçak gemilerinin 15 İngiliz askerin İslam Devrimi Muhafızları Ordusu'nun deniz güçleri tarafından esir alınmasına engel olamayışı Amerika'nın bölgedeki deniz gücünün itibarına da ağır bir darbe indirmiş oldu.” (2.4.2007 İSRA-HABER)
Son olaylar öncesi körfezde İngiliz ve İran gerginliği yaşanmakta idi. İngiliz güçleri sürekli İran karasularını işgal ediyor veya kışkırtıcı tacizlerde bulunuyordu. Fakat İran buna uzun bir müddet direndi ve karşılık vermedi. Ta ki, son olaya kadar.
“İran deniz kuvvetlerinden bir yetkili, resmi haber ajansı İRNA'ya yaptığı açıklamada, İngiliz askerlerinin İran karasularında ele geçirildiğini öne sürdü ve "İngiltere güçleri, İran karasularına 6 farklı noktadan girdi" dedi.” (haber3 29.3.2007)
Körfezde sürtüşmenin ileri noktaya taşınmasında Amerika’nın sürekli isteksiz davrandığı bilinmektedir. Peki, İngiltere Amerika’sız veya Amerika’ya nazaran böylesi bir olaya neden girişmiştir? Bu noktada gelişmelere dikkat edilirse körfez karasuları gündeme taşınmıştır. Görünen o ki körfezde Amerika yeni bir düzenlemeye ve Körfez karasularında egemenliğini pekiştirmeye gidecektir. Böylesi bir girişim için güç yığmaya başlamış körfezin çıkış noktasında bir nevi kontrol noktaları ve karakol oluşturmuştur. İleriye dönük olan bu hareketlenmeye göre petrol geçidinde tek söz sahibi olmak isteyen Amerika kendisine bu konuda ortak istememektedir.
İngiltere geçmişten bilinen kurnaz siyaseti ile bu gidişatı görmüş ve bunun için harekete geçmiştir. Körfezin karasularının ihlali ile de meseleyi dünya kamuoyuna, bununla birlikte BM gündemine taşımıştır. İleride masaya oturulduğunda masada bulunmak ve pay kopartmak için siyasi bir manevra ile İran’ı tuzağa düşürmüştür. İran bu krizle birlikte bir çıkmazın içerisine düşmüştür. Esirleri bıraktığı takdirde karasularında bir hak iddia edemeyecek ve bundan sonrası için bütün ihlallere razı olacak veyahut da karasularını ilan ederek bölgenin karasularının yeniden görüşülmesini gündeme taşımış olacaktır. Bu da Amerika için uygun olmayan bir girişim olacaktır.
Amerika bu işin daha fazla büyümeden sonuçlanması taraflısıdır. Fakat bu olaydan doğacak sonuçlar için hazırlıklı olmadığı görülmekte. Ayrıca BM’de İran’ı destekleyen Rusya ani bir dönüş yaparak körfezde karasuları meselesinin görüşülmesini talep etmiştir. Bu meselenin BM’de yeniden ele alınması için harekete geçmiştir.
“'Rusya'dan ABD'ye uyarı' Körfez'de Mart 2003'ten beri en büyük tatbikatı bitiren ABD ordusu ise, gelecek ay bölgedeki iki uçak gemisinden biri olan Eisenhower'ın yerine Nimitz'i konuşlandıracak. Rus Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, ABD'yi "Çok belalı haldeki Körfez'de özellikle donanmayla yanlış adım atma" diye uyardı.” (Radikal 30.3.2007)
Irak topraklarından sonra tartışmalı Körfez suları da ısınmaya başladı. Körfez, sömürgeci güçlerin menfaat çatışması nedeni ile enerji kaynakları ve yolları üzerinde hareketli bir dönem geçirmektedir. Bölge halklarının yani Müslümanların sessizce seyrettiği bu gelişmeler kabullenilecek bir durum değildir.
Körfez ve bölgesi asırlarca İslam’ın ve İslam ordularının egemenliğinde kaldı. İslam donanmasının hakim olduğu dönemler, yabancı gemiler, ancak vergi ödemeleri karşılığında, sadece ticari amaçlı bölgeye alınıyordu. Ümmetin servetlerine Hilafet müessesi hiçbir şekilde yabancıların ellerinin uzanmasına müsaade etmemişti. Hilafetin kalkması ile durum tersine döndü. Müslümanların beldeleri kafirlerin sömürü ağına düştüğü gibi gemileri de kafirlere vergi ödemeden bölgeye ticari amaçlı giriş yapamamaktadırlar.
Günümüzün hain idarecileri eli gelinen bu nokta elbette kabullenilemez. O sular tümüyle İslam karasularıdır. Kafir işgalciler bölgeden defedilmeli ve ümmetin serveti kafirlerin sömürüsünden kurtarılmalıdır. Bunu yapacak olan da ümmetin kendisidir başkası değil.